Afetler sonrası barınma sorununa dikkati çekti
Afetler sonrasında konutların acil durum barınağı, geçici barınak, geçici konut ve kalıcı konut şeklinde sınıflanabileceğini dile getiren Prof. Dr. Ahsen Özsoy, dünyadan ve ülkemizden tarihsel örneklerle başta depremler olmak üzere yaşanan afetler sonrası barınma sorunu üzerine ayrıntılı açıklamalarda bulundu.
İSTANBUL (İGFA) – Işık Üniversitesi Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümünden Prof. Dr. Ahsen Özsoy, son yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin en fazla afetzede ile sonuçlanan depremler arasında 1. sırada yer aldığına işaret ederek, geçmiş deneyimlerin ışığında deprem sonrası barınma olanakları üzerine bilgiler paylaştı.
50 bine yakın insanımızın hayatını kaybetmesine, on binlerce insanımızın yaralanmasına ve dolaylı olarak depremden etkilenmesine sebep olan deprem Türkiye’nin yaşadığı en büyük doğal afetlerin başında geldiğini ifade eden Prof. Dr. Ahsen Özsoy, geçici barınma merkezlerinin kurulacağı alanın; elektrik, su ve kanalizasyonun şehir şebekesine bağlanmasına elverişli bölgelerde olması gerektiğini aktardı.
Geçici konut tasarımında da kolay sökülüp takılabilir olması, malzemenin kolay temin edilebilmesi ve ekonomik olmasının gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Özsoy, bu uygulamalardaki en temel sorunun, geçici konutların kalıcı konuta dönüşmesi olduğunu da vurguladı.
KALICI KONUTLAR KATILIMCI ANLAYIŞ İLE YAPILMALI
“Kalıcı konutların performans bakımından normal konutlardan farklı olması beklenmemelidir” diye konuşan Işık Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahsen Özsoy, her iki durumda da kültürel ve doğal bağlamın özelliklerinin ele alınması gerektiğinin altını önemle çizdi.
Üretimin genelini oluşturan bu standart tip konutların dışında, küçük ölçekli, özelgirişimlerle projelendirilen bazı çalışmalar da yapılmıştır. Seçilmiş bazı özelbölgelerde, belirli bir kullanıcı profiline yönelik ve yine kullanıcı katılımı ile yapılançalınmalardan birisinin de 1999 depremi sonrası yapılan “İmece Evleri, Gölyaka Projeleri” olduğunu dile getiren Prof. Dr. Özsoy, şunları da ekledi:
“İlk aşamada konutların, köylülerin kabulleri gözetilerek, dört köye de yakın, zeminiinşaata uygun bir alanda, toplu olarak inşası düşünülmüştür. Fakat DayanışmaGönüllüleri Vakfı’nın bölgede yaptığı çalışmalar sonucunda, mevcut köyyerleşiminin kendileri için taşıdığı sosyal, kültürel, tarihsel ve iktisadi anlam” ve köylülerin konutlarının bulunduğu yerlerin ve bahçe düzenleri ile kurdukları ilişkilerinkendileri için vazgeçilmez olması” sebepleri ile bu fikirden vazgeçilmiştir. Dahasonra, dört köy muhtarının ve Gölyaka Belediye Başkanı’nın ortak kararları ileevlerin, bulunduğu köy sınırları içinde ve haksahibi köylülere ait olan arsalarüzerinde, arsası bulunmayanlara da ortak arsa üreterek, bunlar üzerinde inşası uygun görülmüştür.”